Genel olarak yasliligin 65 yas ile basladigi kabul edilmektedir. Toplumlarda, yaslilarin sayisinda nisbi ve mutlak artis görülmektedir. Bunun baslica sebepleri, dogum kontrol metodlari ve az çok cereyani dolayisiyla yaslilarin nisbi olarak fazlalasmasi, artan refah ve tiptaki gelismelerle ölüme yol açan birçok faktörün engellenmesi ile ömrün uzamasidir.
1950 yilinda genel nüfus içinde yasli orani Fransada % 12, Almanyada % 11 iken, bu oran son yillarda %15-16 civarina yükselmistir. Yaslilarin artmasi birtakim ekonomik, sosyal ve saglikla ilgili problemlerin de beraberinde gelmesi demektir.
Yaslilik ve Hastaliklar
Yaslilikta ortaya çikan bedeni degisiklikler kisinin faal hayatinda kisitlamalar yapar. Bunlar sosyal sartlardaki hizli degisikliklere ayak uyduramadigindan toplum içindeki yerleri sarsintiya ugrar. Bu da yasliyi oldukça etkiler. Çünkü senelerdir süregelen yetenekler silinmis, faaliyetler kaybolmus ve toplumda bilinmeyen, taninmayan kisi haline dogru gidis baslamistir.
Gerek aile fertleri, gerekse toplum içinde kendini desteksiz görmeye baslayan, etrafindakilerin kendisinden uzaklastigini düsünen kisi, hayatini kimseye muhtaç olmadan sürdürebilmek için gelecegi ile ilgili bir teminat, bir ipucu bir ümit aramaya baslar. Bu konudaki güveninin zayif olusu onda korkunun ve dehsetin ortaya çikmasina sebep olur.
Yaslilikta dejeneratif hastaliklar (kalp-damar, romatizma, seker gibi öldürmeyen ama tibbin iyilestiremedigi ve ancak belirtilerini hafifletebildigi) çogalir. Yasli bunlari çeker.
Yasliligi gidermek için bir sey yapilamaz. Ancak onlara sevgi, saygi, ekonomik yönden kendine güven hissi duyacak gelir saglanmalidir. Ayrica yaslilik, ibadetin arttigi ve ölümün daha çok hatirlandigi dönem olarak degerlendirildiginde sikintilar azalacaktir.
