Her ne kadar toplumumuzda mastürbasyonla ilgili kati yasaklarin varligindan söz
edilemezse de, bu konuda halk arasinda geçerliligini koruyan inanislar, yersiz
korku ve kaygilara yol açabilmektedir. Ülkemizde ciddi bir mastürbasyon
arastirmasi bulunmamakla birlikte gazete ve bazi dergilerin cinsel sorunlar
köselerinde açiklanan mektuplarin büyük bir bölümünde bu konuya iliskin
sorularin yer aldigi görülür.
Kendi kendine cinsel doyuma ulasma yoluna
basvuranlar içinde ülser, zafiyet gibi çesitli hastaliklardan korkanlar,
sinirlilikten ve dalginliktan yakinanlar, evlilikte basarisizlik kaygilari
olanlar, hatta bu yoldan doyuma ulasmanin kisirlik, körlük gibi felaketlere yol
açtigini sanarak \"uçurumun kenarinda\" oldugunu hissedenler
bulunmaktadir.
Genellikle eskiden yaygin hurafelerden kaynaklanan bu
yaniltici inanislar, insanlari ciddi ruhsal bunalimlara itebilecek boyutlara da
ulasabilmektedir. Mastürbasyona eslik eden endiseler, kisiyi sinirli, ve bundan
dolayi hasta bile edebilir. Birbirini ihmalden dolayi evlilik iliskisi de
zedelenebilir. Diger yandan bu yaniltici baskici inanislarin ardinda ayni
Bati'da oldugu gibi , dinimizin rastgele yorumlanisindan kaynaklanan çok
sakincali bir günah anlayisi bulunmaktadir. Islam dininin kaynaklarinda bu
konuya iliskin kesin bir tutuma rastlamak mümkün degildir.
Öyleyse kendi
kendini tatmin ederken yakalanan çocuk niçin dayak yer ? Mastürbasyon yapan
yetiskinler kendilerini niçin kör olma, aptallasma, kisir kalma gibi korkunç
tehditler karsisinda hisseder ? Bu soruya verilecek tek cevap, toplumumuzda
cinsel konularda son derece yaygin olan baski ve bilgisizligin bu noktada da
insan sagligini tehlikeye düsürmekte oldugudur. Çogu kimseler mastürbasyonda
asiriya kaçma endisesi içindedir.
Oysa asiriligin ölçüsü pek çok konuda
oldugu gibi, burada da bir tek ve baglayici degildir. ABD'de yürütülen bir
arastirmada, haftada bir elle doyuma ulasanlarin, bunu her gün yapmayi fazla
bulduklari, her gün yapanlarin ise günde dört bes kez yapmanin asiri sayilip
sayilmayacagini merak ettikleri görülmüstür. Bu sorunun nesnel bir bakis
açisindan incelenmesi su sonuca götürür: Cinsel doyum konusunda asiriliktan
korkmak yersizdir. Çünkü asirilik, fiziksel yorgunlugun, sözkonusu faaliyete
ister istemez son verdigi noktadadir.
Uygar insan için cinsel açidan
asirilik diye bir sey yoktur. Mastürbasyon da cinsel davranislar arasinda yer
aldigina göre o yoldan ulasilan doyumlarin fazla sik olup olmamasi diye bir
sorun söz konusu edilmemelidir. Mastürbasyon ile ilgili en ciddi kaygi, bu
yoldan doyuma ulasmanin, bir esle birlesmeye tercih edilir olmasiyla baslar.
Mastürbasyonun insan üzerindeki ruhsal -sinirsel etkilerinin diger bazi olumsuz
ruhsal-toplumsal etmenlerle biraraya gelmesi, böyle sanssiz bir sonuçta
noktalanabilir.
Ne yazik ki, birtakim kosullarin kadin ve erkekleri
cinsel doyumu sürekli olarak, sadece ve sadece mastürbasyonda bulabilen kisiler
haline getirdigi de görülmektedir. Nasil çocukluk çagindaki otoerotizm dis dünya
ile iliskide karsilasilan basarisizlik ve güvensizlikler sonucu, çocugu
bedeninin haz mekanizmalarina yönelterek ona bir çesit telafi ve avunma
sagliyorsa, ergenlik çagindaki yogun mastürbasyon aliskanligindan siyrilip karsi
cinsle doyumlu cinsel birlesmeye geçis döneminde karsilasilan basarisizliklar da
yine böyle kisir bir saplantiya yol açabilmektedir.
Cinsel birlesmeyle
ilgili kulaktan dolma harikulade düsler, olaganüstü yüceltmeler, ilk denemelerde
karsilasilmasi olasi güçlüklerle bagdastirilamaz. Kadinin genellikle kolay
doyuma ulasamamasi da olumsuz bir etmen olabilir. Erkekler eslerinin doyuma
ulasmamasindan kendilerini sorumlu hisseder, kadinlar da kendilerini yetersiz
bulabilir. Bütün bunlar zamanla ve tecrübeyle asilan zorluklardir. Fakat bazi
kimselerin bu ilk temaslardan umutsuzluga kapilarak, baska hiç bir çekici tarafi
olmasa bile en azindan kolayliklari oldugu için mastürbasyona dönmeleri pek
sasirtici sayilmamalidir.
Kendi kendini tatmin etme durumunda yasanan
yalnizlik ve sadece kendi bedenine yönelik olma, ruhsal bir takinti seklini
alarak, kisinin dis dünya ile, özellikle de karsi cins ile saglikli toplumsal ve
cinsel iliskiler kurmasini engelledigi takdirde, ruhbilimde buna \"narsizm\" adi
verilir. Narsizm mitolojiden alinma bir terim olup, Narsiz (= Nergis) adindaki
güzeller güzeli bir gencin durgun suda kendi aksini seyrederken kendi kendine
asik olmasi öyküsünü çagristirir. Kendi kendine tutkunluk, Nergisin durgun su
kenarinda kök salan bir çiçege, nergise dönüsmesiyle son bulur. Bu garip ve
acikli öykünün ruhbilimde dile getirdigi sagliksiz durum, diger cinsel
saplantilar içinde en sik rastlananlardan birini olusturmaktadir.
Buna
neden olarak ruhbilimciler, her cinsel kisitlamanin belirli bir asamadan sonra
insani dogrudan dogruya kendine yöneltmesini gösterirler. Mastürbasyonun adeta
geri tepen etkileri sonucu gelisen ruhsal saplantilara örnek olarak,
arastirmalarda sik sik rastlanan bir durumu, anne ve babasi bosanmis bir genci
ele almak mümkündür. Tedavi için basvuran bu genç, annesiyle birlikte yasamakta
ve bu anne tarafindan bir es yerine konmaktadir. Anne sürekli olarak kadinlarin
insani sömürdükleri, bu yüzden onlardan uzak durulmasi gerektigi yolunda
telkinlerde bulunmaktadir.
Genç erkek olgunlasma sirasinda gelisen
normal, saglikli cinsel arzularini bu telkinler sonucu bastirarak kendi kendini
tatmine yönelmis ve bir zaman sonra normal birlesme yapamaz hale geldigini fark
etmistir. Bu sik görülen tipik bir örnektir. Mastürbasyon özellikle ergenlik
çagindaki erkeklerde sik görülür. Cinsel organlar, cinsel hazin paylasildigi bir
es olmaksizin uyarildigi karsi tarafa haz verme kaygisi söz konusu olmadigi
için, mastürbasyon yapan kisi ne olursa olsun kisa zamanda doyuma ulasmak
amacindadir.
Bununla baglantili olarak ergenlikte yogun bir mastürbasyon
dönemi yasayan erkekte cinselligin özelliklerinden birini olusturan erojen bölge
ve organ duyarliligi, cinselligin bu ilk uyanma asamasinda yerlesir. Oysa
kadinda bu durum farklidir. Iste bu farklilik, her iki cins arasinda uyumsuzluk
dogurabilir. Cinsel organlarin asiri duyarliligi ve cinsel amacin
odaklastirilmis olusu ile baglantili olarak, erkekte erken bosalma sorunu bu
uyumsuzlugun bir yanidir.
Diger yanda kadinda vajina duyarliliginin
gelismemisligi söz konusudur. Demek ki, erken bosalma, erkekte ergenlik çaginda
uzun süren ve saplanti haline dönüsebilen mastürbasyon döneminin yol açtigi
gerçek bir sorundur. Bunun çözümü, cinsel birlesme sirasinda eslerin
birbirlerinde erotizmin yanisira ruhsal yakinlik ve uyum aramaktan
vazgeçmemelerinde aranmalidir.